20

Cumartesi güzel gün :)

Bugün yazmak istedigim birkac konudan birini secip yazi eklemekti amacim... Maalesef yine baska birseylerle vakit gecirerek bana ayrilan süremin sonuna gelmistim farkettigimde :P
Mesela blogumun Header'i degisti, nasil olmus? Ben sevdim böyle puanli puanli :) Arada yapilan degisiklikler bir tazelik katar ortama diye düsündügümden blogumda da bunu uyguladim.

Biz bayanlarin ortak bir özelligi olmali bu, ara sira tazelemek, tazelenmek... Tipki annemin birseylerin yerini degistirmeyi sevdigi gibi...Babaminsa sevmedigi gibi :P

Ee yazacaklarimi yazamadim bari icimden gelenleri yazipta öyle uykuya dalayim diye düsündüm.

Günüm iyi gecti, evdeki huzuru hissetmek ne büyük nimet Allah'im, sana binlerce kez hamdolsun.

Biz genelde günde 2 ögün yiyen bir aile olarak, kahvalti ettik ve aksam üzeri kumpir yapip yedik.
Esim kumpir malzemelerini hazirlayip dograrken bende kurabiye yapmaya koyuldum.
Tarif ararken karsima ne cikti biliyor musunuz, kendi blogum :D
"Allah Allah nezaman yapmisim ben bu kurabiyelerden" dedim önce, sonra hatirladim tabii."Blog yazmanin avantaji bu iste kocacigim" diye esime ise yarar birsey yaptigimi kanitlamaya calistim :P

Disarida da yagmur atmaya basladi ve ben daha bir mest oldum sanki, mis gibi tarcinli-portakalli-bademli kurabiye kokusu doldu evin icine...
Kumpiri cok kacirinca esim kurabiyeleri is yerine götürüp orada yiyebilecegini söyledi ve paket yaptim ona.
Birde hosuma giden birsey varki, esimin sonradan isyerinde yerken ekstra bunun icin aramasi ve "eline saglik" demesi. Bunu hic ihmal etmeyen biri oldugu icin cok sansliyim. Herzaman söyler ve devaminda Allah razi olsun der...

Sonra prensesimin banyo sefasi vardi bu aksam. Kizim yine elleri ayaklari kiris burus olana dek durdu suda. Yanina 5-10 oyuncak alinca tabii, üstüne birde genis hayalgücü eklenince ne oyunlar cikiyor banyoda. Tiyatro ekibi gibiydiler...

Tüm bu anlattiklarimi yasadigim icin mutluyum :)
Ee ne demisler mutluluklarda paylasildikca büyürler...
Ve ben de simdi paylastim :) 

Güzel bir pazar günü gecirmeniz dilegimle...

Birde kar yagsa süper olurdu, öyle bekliyoruz bu yil.

4

Çocuk ve Dergisi :)


Bu ayki Ala Aralik sayimiz Ocak ayinda elimize gecti. 
Genel olarak Avrupa'ya dagitim daha gec oluyormus, Türkiye'den bekledikleri icin. 
Gec olsunda güc olmasin diyorum :)
Kizim gecen ayki Ala Cocuk ekinden beri bu ay daha bir bekledi derginin yolunu, "Nezaman gelecek Ala dergimiz?" diye sordu birkac kez.
Öyle güzel "Ala" deyisi varki birde :)
Dergi tamda kardesimin gönderdigi Ney ile ayni günde geldi. 
Bir günde iki mutluluk oldu bize.

Kizim dergisini eline alir almaz daha kahvalti etmemistik "Anne burayi okur musun, anne su oyunlari oynayalim mi..." diye tutturdu. 
Bende bir-iki sayfa okudum ve sonraya erteledim devamini.
Birazda babasiyla devam ettiler derken derginin tamamini kisa sürede bitirmis oldu sabirsiz kizim :)

Dergi'de yapmaya birsey kalmayinca; 
"Anne bir sonraki dergi nezaman gelecek?..." 
"Kizim bu ne acele dur bu daha yeni geldi, bir ay sonra digeri gelecek, her hafta dergi göndermiyorlar bize" :D
"Off yaaaaaa cok mu bekliycem"
"Sabreden dervis muradina ermis degil mi Dilanurcum" 
(Son zamanlar kizimin benden cok duydugu atasözü :P Gecen ben acele ederken aynisini bana dedi...)
Not: Resimdeki Cep Ajandasina dikkat diyorum, pespembe. Icide tam istedigim gibi, cooook begendim :)

18

Senin bir ismin olmali Ney...♥

Bugün zil caldi ve beklenen postayi almak icin dogru kapiya...
Kardesime bundan bir ay öncesi bir Ney siparisi vermistim, o Istanbul'da, hem fiyat olarak daha makul olur diye düsündüm. Ama o Aralik ayi icinde dogumgünüm gectiginden, bunu bana dogumgünü hediyesi olarak gönderdi :) Birde dayisi kizima eglenceli bir kalem yollamis Ney ile birlikte, cok sevdi ve tüm gün kullandi.
Farkettimde artik kizimda gelen paketlere postalara bayiliyor, benden önce acma girisimlerinde bulunuyor, yaris ediyoruz adeta :D
2012'de bir enstrüman calmak istedigimi dileklerim icine yazmistimya hani, aklimda Ney vardi...

Önce ondan gelen mis kokuyu farkettim, güzel bir koku vardi üzerinde.
Sonrasi ise $öyle gelisti;
Ilk bir saat icinde Ney'e üfledim durdum ama sadece nefesimin gittigini duymaktan baska ses cikmadi, o ara sinir oldum hafiften :P Sonra "Bu Ney sana sabri ögretecek" deyip kendime yeniden denedim. 
Bir ara hafif ses duydum ve sevincle kahkaha attim, kizimda benimle gülüyor :D 
Bir süre sonra farkettim o ses sadece dudagimin cikardigi isliga yakin bir sesmis (islik calamamda normalde :S)...Bu arada basladim yine kendi halime gülmeye, ben gülüyorum kizimda gülüyor bana bakip bakip :D
"Bazisi birkac gün, birkac haftada ses cikariyormus, sende ne cabuk sevindin öyle havaya giriyordun söndün :D" diye söylendim kendime...
Bir süre mola verdim, sonra yeniden denemeye koyuldum. Neyle olan bu ikinci saatin icinde bu defa gercekten ses cikardim ve arada bir tekrarliyorumki ses cikarmaya agzim alissin iyice diye :)
Yalniz bu ses böyle duydugum kulaga cok güzel gelen bir ney sesi gibi degilde kalin biraz, acaba zamanla mi ses oturacak yerine anlamadim gitti :P Borazan sesi gibi benimki :P
Suanda neyimle gecirdigim ilk günümün sonu, biraz tansiyonum düsmüs olabilir üflemekten, birazda dudaklarim uyusmus gibi olabilir ama mutluyum :)
En azindan ilk gün ses cikarmak bir basari oldu bana.
(Besmele ve abdestli baslamanin faydasi olmus olabilir mi...)
Bu konuda arastiriyorum ve blogumda da paylasirim arastirmalarim dogrultusunda, yeni baslayanlara da destek olmasi amacli ;)

Aranizda Ney calan birinden püf noktalarinin özetini almayi cok isterim :)
Yardimci olmak isteyen?

Canim kardesime tesekkürlerimi gönderiyorum buradan da, ögrenince ona özel muhakkak calmayi istiyorum birgün...

"İkiye ayırdılar seni, can denen şeker kamış dalından
İçin boş, yok bir tek bir kıvrım, sinen delik deşik, göz göz...
Feryadımı hafızana kaz, bir kez inle benim için derinden!"

3

KeLebekLer Sonsuza Uçar...

Kelebekler insandan daha mutlu yaşadı ömrünü…
İnsanoğlu ise onlarca yıla sığdıramadığı ömründen mutlu olmayı başaramadı…
Doğum ile ölüm arasında sıkıştı kaldı insanoğlunun ruhu ve sonunda ölümün gideceğini bildiği için, hayatını keşmekeş içinde tüketti…
Kelebekler ise anladı hayatın değerini…
Sadece bir gün yaşadı kelebekler…

 
Kendisini yaratan kudretin sanatının işlediği kanatlarını gün ışığıyla çırpmadan önce, günler boyunca bir koza içinde, karanlığın zulmetine katlandı…
Bir kelebeğe dönüşmeden önce, ipek böceği olarak çektiği o zulmetin paha biçilmez hediyesini, ipek kozası olarak bıraktı insanoğluna…
İnsanın paha biçemediği ipliğe, kelebeğin dünyaya geldiği yaşamın rahmi oldu…
İnsanın onlarca yıl yaşadığı halde, değerini bilmediği, kısa bulduğu ömre inat, kanatlarındaki Yaratanın fırçasından çıkma sanatı gösterdi insanoğluna, kısacık hayatının her anında…
 

Sadece birkaç gün yaşadı kelebekler…
Ve hayatın ne demek olduğunu, insandan daha iyi bildiler…

 
Hayatın bir ateş olduğunu, yakıp kül ettiğini anladılar ve ateşe pervane oldular.

 
Dört kelebeğin öyküsüdür;
Dört kelebek ateşin gerçek sırrına ulaşmaya karar verirler…
İlk kelebek ateşin uzağından geçip gelir ve şöyle der;
"Ateş aydınlatan bir şeydir."
Bu gerçeğin tam bilgisi değildir…
İkinci kelebek ise ateşe biraz daha yaklaşıp döner ve şöyle der;
"Ateş ısıtan bir şeydir."
Bu da gerçeği anlatmak için eksiktir…
Üçünü kelebek ateşe iyice yaklaşır, alevler kanatlarına değer geçer ve döndüğünde, "işte ateşin gerçek bilgisi" der, "ateş yakıcı bir şeydir."
Dördüncü kelebek bununla yetinmez.
Ateşin çevresinde döner, dolanır, kavrulur ve birden bire ateşin içine dalarak bir an parladıktan sonra, alevlerin içinde görünmez olur…
Ateşin gerçek bilgisini anlayan tek kelebektir o…
Ancak bunun artık diğerlerine anlatacak durumda değildir.
Anlatmasına gerek de yoktur…
 

Hiç kimse ateşin ne olduğunu başkasının anlatmasından öğrenemez... Ateşe ancak dokunarak öğrenilir, onun ne olduğu…
 

Hepimiz bu öyküdeki dördüncü kelebek olmayı düşlüyor ama ömrümüzü diğer üç kelebek gibi tamamlıyoruz.
 

Sadece birkaç gün yaşadı kelebekler…
Ömrünce gerçek aşkı bulamayan insana inat; ateşin aşk olduğunu bilerek ve aşk için yanmayı bilerek, 
nihayetin de SONSUZA UÇTU KELEBEK...


Not: Mailime gelen bir yaziydi, begendim, paylasiyorum...Ƹ̴Ӂ̴Ʒ

15

2011 Istatistiklerim

2012'nin ilk yazisi olarak blogun gecmis yilinin degerlendirmesi mahiyetinde bir yazi yazmak istiyorum.
2011 yaz mevsiminden itibaren blogumla daha cok ilgilenmeye baslamistim ve ilgilendikce ziyaretci sayisinin cogaldigini gördüm. (Öncesi derslerden dolayi bir göz atip cikiyordum...)

Blog emek verdikce güzellesiyor tipki bir cicek gibi :) 
Blogu daha öncede evlilige benzetmistim bakalim daha nelere benzeticem :P

2011'de 77 yazi yazmis, 600 civari yorum almisim.
Suan icin izleyici sayimiz 571 (tesadüfki Peygamberimizin dogdugu yil :) ), ayrica 620 civari e-mail ile aboneligi olan var (bunu gösteren göstergenin rengini degiseyim derken sadece 0 göstermeye basladi ve kaldirdim, belki 24 saat beklemem gerekiyordu...)

Bu yilki yazdiklarimdan en cok görüntülenmis üc yazi: 1-Liebe ist, 2-Glossy Box, 3-Yumurtaya Yüz.

En cok ziyaretci getiren ilk üc link: 1-Google.com.tr, 2-Cati Kati, 3- 10 Marifet.

En cok hangi kelimeler aranilip ulasilmis:  kelebekgibi, emrah, elissa, pasta asciutta, sürmeli gözler, kurabiye. (Bunlardan en cok ilgimi cekeni Emrah, onunla ilgili burada bir yazim vardi hepsi o ama hergün bunu arayip bloga giren var, bayagi hayrani var anlasilan...)

Bloga girilen tarayicilar: 1-Internet Explorer, 2-Firefox, 3-Chrome, 4-Safari...

Ülkeler: 1-Türkiye, 2-Almanya, 3-Amerika, 4-Avusturya, 5-Hollanda, 6-Isvicre, 7-Rusya...

Son zamanlarki yaklasik günlük ziyaretci sayisi 700-1000 arasi.

Ayrica bu yil blogumun Facebook sayfasini actim ve orayida ayri seviyorum, blogumdan daha güncel oluyor. Hepinizi bekliyorum sayfama :) (Suan 139 kisiyiz)

Birde az kullanilmis yahut tamamen yeni esyalarimi satisa sundugum KelebekGibi's Garderobe ve onun Facebook sayfasini actim.

Genel olarak 2011 benim icin güzelliklerin basladigi bir yildi, 2010'a (hayatimin dibe cöktügü yila) inat cok güzel gecti... Yukari dogru cikisa gectigimiz sekilde devam ederiz insallah.

Bu yilin ilk yorumu kimden gelecek acaba :)

Back to Top