Azönce kizim uyumadan bir masal anlatir misin deyince basta saat gec oldu baska aksam falan dedim ama kisa süre sonra kendimi onun yaninda buldum, 10dk. daha vaktim elbet vardir baska zamana niye erteliyordum ki...Ve bu defa ilk kez masalima sizleri de dahil ediyorum, yani azönce anlattigimi buraya da yazacagim :)
*Kizim kücüklügünden beri kitaplardan okudugum degil de en cok böyle uydurduklarimi sever...
Prenses'in Recelleri
Bir zamanlar cok uzak ülkelerin birinde güzel mi güzel, meyve yemeyi coook seven bir prenses varmis. Emir vermis tüm bahce görevlilerine fidanlar dikilsin diye, cünkü meyveler büyüyünce kendi elleriyle toplayip yiyecekmis. Günler gelmis gecmis, dikilen fidanlar hic güzel gelismiyor ve soluyormus hatta...Yeniden diktiriyormus yine ayni sonuc, daha bir cicek acan agac bile olmamis hicbiri... Halbuki cevre semtlerin evlerinin bahcesinde ne güzel meyve agaclari varmis. Bir gün böyle kara kara düsünürken en yakin arkadasi ona "neden bu fidanlari kendin dikmiyorsun bir kez de, hem bu seni daha cok mutlu edecek eminim" demis. Prenses ona hak vermis, gercekten simdiye dek neden kendi dikmeyi düsünmemiski! Hemen prenses gibi degil de normal görünümlü biri olarak pazara gitmis arkadasiyla fidanlarini bile kendi secmis elleriyle. 3 cesit fidan almis, kendisi icin elma, annesi cok sevdigi icin armut, ve babasi icin erik. Tam odasinin penceresinden görünen bir yere dikmis fidanlarini onlarin büyüdügü hayalini kura kura...Aradan birkac gün gecmis odasindan bakiyormus ama birsey yok henüz. Yürüyüse ciktiginda geri gelirken oraya ugramis bir de yakindan ne görsün, minicik yesil fidanlar, hemen etrafini temizlemis, biraz sulamis, gözlerinin ici umutla dolmus. Artik sadece odasindan bakmakla yetinmiyor daha cok bahceye cikiyormus. Bir gün fidanlari seyrederken taaa eskilere dalmis, o an duygulanmis ve gözünden bir damla yas elma fidanina degince birkac karis uzamis fidan aniden, prenses bir an hem ürkmüs hem de sasirmis. Diger damlasi da armut fidanina düsünce aynisi olmus...Prenses mutluluk gözyasi dökmüs fidanlarina. Ertesi gün cicek acmis ücü de. Bunu gören bahcivanlar sizin özel bir ilaciniz mi var nasil oldu bu is diye sasirmislar. Tam da o günlerde prensesin dogumgünü yaklasiyormus ve özel hazirliklar varmis. Ve dogumgünü sabahi uyandiginda bir de ne görsün, 3 agaci da meyve dolu. O an ici kipir kipir olmus ve ellerini kocaman acip Allah'a sükretmis, "Allah'im bunlar senin dogumgünü hediyen biliyorum, cok tesekkürler" demis. O gün gelen misafirlere de ikram edilmis meyvelerden. Aradan günler gecmis yine ve prenses bir sürü daha meyve dikmis bahcesine, incir, seftali, ayva, nar, üzüm, kiwi, kiraz, bögürtlen...Ve sarayin yanina minik ama coook sevimli bir klübe yaptirmis, orada toplanan meyvelerle receller yapilip satiliyormus. Tabii prensesin bahcesi artik dilden dile duyuldugu icin ünlüymüs, herkes bu meyveleri ve recellerini tatmak istiyormus. Artan meyveleri de etraftaki fakirlere dagittiriyormus. O bir sepet verse Allah ona 10 veriyormus, öyle de bereketliymis ki...Babasi koskoca prensesinin böyle islerle ugrasmasini yorucu buluyormus ama onun bir hedefi varmis, biriken paralarla harika bir okul yaptirmis. O zamana kadar esi benzeri görülmemis bir okul. Babasi kiziyla gurur duymus. Prenses fidanlari kendinin dikmesini öneren arkadasina tesekkürünü unutmamis tabii, onu o recel isinin basina getirmis, beraber yürütüyorlarmis. Vee ülkedeki hicbir recel onlarinkinin tadini tutmuyormus. Böyle mutlu mesut yasayip gitmisler.
Gökten 3 meyve düsmüs biri bana biri bu masali okuyana biri de kime olsun? :)
Fotograf: Minimundus/Kärnten'da cekilmistir.