Insan birkac haftaligina bir yerlere gitse geri geldiginde evini özledigini hisseder ama bu Mekke-Medine icin gecerli degil bence. Daha oradan gelirken kafada baslar düsünceler "Acaba yine gelebilecek miyim? Yine imkanim olacak mi? Rabbim nasip edecek mi? Daha uzun kalabilseydim..."
Ve pismanliklar... "Keske daha cok ibadet etseydim, Kabe'nin karsisinda saatlerce dalip gitseydim..."
Oradaki bir sabah namazi aklima geldi simdi...
Gündüzün sicagini öyle bir serinlik kapliyorki sabah namazi esnasinda, rüzgar tatli tatli esiyor "Günaydin" diyor Allah'in huzuruna cikmadan gözlerini aciyor insanin :) Mescid-i Haram'in avlusunda bir yer bulduk kendimize ve oturduk. Oralarda uzanmis uyuklayan iscilerde vardi, bulduklari yerde dinleniyorlar...
Birkac kedi geziniyordu etrafta, kizim öyle kedi bize yaklassin diye gözetleyip duruyordu :) Ezan okunmaya baslayinca o uyuklayan, yatan insanlar hemen birer birer oturmaya basladilar, yorgunluklari yüzlerinden okunuyordu ama bu saygi göstermelerini engellemiyordu...
Mermer taslar nasilda sepserin, ayaklarimi üsütüyorlar neredeyse.
Ve namaz baslayinca huzur kapliyor heryeri, tüm yeri gögü...
Bu huzuru satin almak mümkün degil ama Rabbim nasip ederse Mekke'ye bilet alip sabah namazina gitmek mümkün diyorum :)
Ve bir Cuma namazi'nda...
Bu defa Mescid'in icindeydik, ikinci katta...
Kabe imami hutbesine basladi uzun uzun... Beni öyle etkiledi ki dedikleri, nedenini tam olarak bilemiyorum. Gerek anlatis sekli, gerek ses tonunun degismeleri, gerekse anlamaya calisirken bazi anladiklarim...Tüm dediklerini öyle cok anlamak istedimki o an, tam kalbime isliyor gibiydi cünkü...
Aglamakli oldu bir ara...Ses tonundaki ictenlik duanin taa yürekten geldigi hissettiriyordu...
Belki orada unuttugum arapcam icin üzülmüs olabilir biraz da arap olanlara imrenmis olabilirim...
Hani bana sorsalar "hayatinda dinledigin en etkili konusma hangisiydi" diye, "oradaki, o Cuma günüydü" derim.
Mekke'den ayrilik vakti geldiginde hüzün cöküyor ama bir yandan da Medine'ye gidecek olmanin heyecani kapliyor insani... Son gece, son tavafa ciktik tüm grupla beraber.
Cocuklu olan bir cift, kizimi bu kalabaliga götürmememizi tavsiye etti, kendileri götürmediler.
Ben bunu bir saniye bile düsünmedim, son tavaf hic kacar mi...Kizim ileride birgün bana sorarsa gururla onu fazlasiyla herseye dahil ettigimi anlatmak isterim...
Rabbime güvendik ve gayet rahat bir tavaf oldu kizimla, aksam yogunlugu bile olsa... Ben ve esim hep izdihama karsi onu korumaya calistik. "Iyiki bizimle gelmis" dedim sonra onun o veda halini görünce...
Yavrum benim, bir süre yalniz kalmak istedi Kabe'ye karsi bakinirken, baktimki gözleri sulanmis, ben de ona katildim...Beni görünce saldi kendini hepten aglamaya basladi..."Bir kez bile dokunamadiiiiimmmmm" diye haykirdi. Aslinda bu is babasina düserdi, onu omzuna alip belki bir kez dokunmasi icin ugrasabilirdi ama o da kalabaliga pek girmek istemedi cocukla ki zaten ben bile kendim dokunmak istedigimde, önden giden ben oldum :P :) Hocamizda tembihledi yogun bölgelerde ic kisimlara girmeyin diye...
Neyse bizim kizin icinde kalmis dokunamamak :/ "Biraz büyüyünce yine geliriz, dokunursunda insallah yavrum" deyip onu teselli etmeye calistim, neyseki biraz duruldu yüregi...Belki gelmek icin böyle bir sebebi olur hem...Zemzem ice ice doyamadi o gece orada...
Son bakislarimizi attik Kabe'ye, ayagimiz geri adim atmakta zorlaniyordu... O görüntüyü beynime kazimak istercesine, her an namazda gözümün önünde olsun diye, bakiyordum, seyrediyordum, kaydetmeye calisiyordum...
Yine gelmeyi ümit ederek ayrildik oradan ve otele dogru yürüdük...