Yazmadan gecemedim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazmadan gecemedim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10

❀ Pimp my Pinnwand ❀

Kapi arkasi benim kösem olacakti ve düzenlemek istiyordum, henüz bombos bir masa vardi en son gördügünüzde.
Masanin üst kismina genisce bir mantar pano aldim. (Mantar panoyu bu boyda heryerde bulmak mümkün degil, cogu yerde kücük boy vardi. Ben Baumax'tan aldim, 12 euro civari).
Klasik kendi rengi pek sade ve okul havasi verdi..."Bunu bir sekilde baska sekle sokmaliyim" diye düsününce kumas ile kaplamak oldu ilk aklima gelen fikir.
Oraya uysa uysa puantiyeli siyah-beyaz yakisir dedim ama maalesef onu bulamadiysamda baska yine uyumlu ve hatta yumusacik bu gördügünüz kumasi buldum.
Metresi 8,90 euro olarak indirimdeydi hemde, bende daha devamina bakmadim hemen karar verip aldim. Bu kumasci gezerken ilk tercihim olan bir Cadde'de (Mariahilferstr.) görüp görüp icine bir türlü girmek nasip olmamis bir yerdi. 

Viyana'da kumas almak isteyenler olabilir diye yaziyorum ismini, Komolka Stoffe Vienna. Internet sayfasi mevcut ve online siparis veriliyor sanirim...

Yani toplamda yaklasik 20 euroya malolmus oldu bu is bana.
Hazir böyle birsey hem bulamazdim, hemde yapmasi cok eglenceliydi bunu kacirmis olurdum :) (Civi yerlerini kelebekle kapadim resimde, sevimli bir obje bulup yapistirmak istiyorum...)

Sonuc benim icime sindi diyebilirim, peki sizler nasil buldunuz?

7

Içsel Yolculuk

Elif Safak- Siyah Süt kitabini okuduktan sonraki duygularimdan bazisini yazmak istiyorum.

Genel olarak iyi bir kitapti. Yalniz okurken logusa bir insan icin biraz endise yaratabilirmis gibi geldi, okuyup unutmak icin demisti gerci kitabin basinda. Ama bazen unutmak insanin elinde olan birsey degildir...
Ben logusaligi yasadigim icin öncesinde cok sükür iyi gecirmisim diyorum, gurbetin tüm yalnizligina-sorunlarina ragmen...
Bence kitabi en cok bir kez logusalik gecirmis olanlar okusun :P

Kitaptaki ic seslerin isimleri ilgincti, pek sempatik gelmedi her defasinda o uzun isimleri okumak...

Bir yerinde hayati anne karnina, insanida bir bebege benzetilmesi cok etkiledi beni. Evet öyleydi, asil dünyaya dogacagiz daha...
"Ask" kitabi ile kiyaslama yapamiyorum, o cok cok güzeldi cünkü.

Birde gecen Elif Safak kitaplarina bakarken Kitap Fuari'nda, adama sordum niye bu kadar pahali diye (Iskender 13 euro civariydi). Genel olarak yayinciliga atti sucu, o yayinevi hep pahali basiyormus...
Pekte begenmiyormus adam Elif Safak kitaplarini...Böyle "siz sevdikce fiyatlar cikiyor iste" diyor birde bana :D

Bu siralar siradaki kitabimida okumaya baslasam iyi olacak...

Esim aksam koltukta Peygamberimizin Hayati'ni okudu birkac saat, biraz tarihsel acidan bir kitap, savaslar...vs. hersey var. O okurken ben huzur doluyorum ( bir yil öncesine dek hic kitap okumayan birinden söz ediyorum, Allah'im ona öyle isik veriyorki ilerliyor cok sükür...)
10

Kapı arkası Home Office olur mu?

Güzel bir pazartesi gününden merhaba :)
Sabah kizimi babasiyla krese gönderdim (15 gündür tatildeydi ve evdeydi, bugün baslamis oldu yine).
Sonra esim gelene dek (30 dakika), sacimi yikadim-kuruladim, yüzüme peeling yaptim-kremledim, ardindan taktim Fittnes Dvd'mi ve 5 dakikalik isinma hareketi yaptim, devaminda cayi demleyip yanina menemeni yaptim. Ben yaparken o gelmisti ve birlikte kahvalti ettik. O biraz Ney calisti ki kendisi beni gecmis durumda suan düzgün az az ses cikariyor...

Devaminda gözüm yeni bilgisayar masama takildi. Aslinda cok ani kararla alindi bu. 
Esim bana hediye olarak bir süslenme masasi almis. Elinde aldigi kagidini uzatti bana yapmacik gülümsedim o an, cünkü ben böyle birseyi cok istesemde bu eve istemiyorum, bu ev 60 metrekare bile yokken bunu nereye sigdirayim, bir yerlere yerlesir ama istedigim gibi olmazki...
Her taraf esya dolu sevmiyorum hem ben. Onu ileride daha genis evim olunca o zaman istiyorum. Esime bir süre sonra bu duygularimi söyledim. Aslinda istedigim; kocaman bilgisayar masamiz yerine daha az yer kaplayan ve kapi arkasina sigabilecek birseydi, böylelikle hem yer bosalacakti...
Esimde bunun mantikli oldugunu kabul etti, süslenme masasini degisip yerine böyle istedigim tür sade bir bilgisayar masasi aldi. (Eski bilgisayar masasinada hemen ilani verdigim gün alici cikti netten, cok uygun verdim amac evden gitmesiydi cünkü...)


Simdi ben istiyorumki burasi bana özel bir bölüm olsun, istedigim gibi düzenleyeyim.
Ama güzel bir fikrim yok simdilik. Örnek bir resim paylasiyorum, buna benzer birsey olabilir...
Bende bir pinnwand var ve kendi renginde degilde kumas ile kaplamak istiyorum onu, yalniz keske puantiyeli bir kumasim olsa... Gecen Ikea'da baktim ama cok sert tür bir tane vardi sadece...
Internetten alsam bir metre kumas icin gönderme parasi ...vs giriyor icine. Türkiye gibi degil burada öyle kumasci bulmak daha zor...
Hic acele etmiyorum, tam aklima yatan bir sekle girene dek biraz ugrasirim... 
Önerileriniz neler?

20

Alışveriş ve Alışvermeyiş

Bir alisveris yazisi yazmak geldi bugün icimden, belkide eski okuyucularimdan olan Ayse Gelin bunu istedigi icin beni yazmaya tesvik etmis olabilir :) Yoksa yazacak ilhamlar gelmis degildi, bir sürü yazilacak konu birikmis olsada...
Ne yazsam diye düsünen bir blogcu var mi aranizda? Ben bu son zamanlar tam tersiyimde, sunuda yazacaktim bak nasil kaldi, bunuda not alayim bir ara yazayim...Sanki bloga gaz verdimde bu defada ben ona yetisemiyorum gibi :D

(Gece kulak agrisindan uyuyamadi kizim pek, suan o oynarken bende bu yaziyi hemen yazmaya koyuldum.)

Ilk olarak örgü bir elbise ile karsinizda olacagim :) Modeli düz, bol duran, rahat, kollari hafif kisa ve kol agizina dogru genisleyen türden birsey. Birde cep efekti koymuslar, gercek cep degiller yani. Uzun kazak-elbise türlerini herzaman cok severim ;)

Devaminda sizlere asker botumsu ayakkabilarimi gösteriyorum. Yalniz bunlarin bir hikayesi var, yazmazsam olmaz.
Ben botlari denedim ve biraktim geri, baska daha güzel bir ayakkabi var mi diye bakinmaya koyuldum. Neyse dedim, bu indirimde ve bir tane kalmisti geri gidip yeniden denedim. 
Ayakkabi denerken farkettimde tek deniyorum, ikisini birden cok kararsizsam deniyorum, begendiysem tek tarafi denemem kafi geliyor yani :P
Neyse ben aynada ayagima bakinirken orada Türk bir bayan ayakkabinin diger esini almis deniyor, bende birsey diyemedim o an :S Kadin sonra kocasina "Bunun tekini bul getir bana" diyor, bense tam karsilarinda bir metrelik mesafede 10 dakikadir ayakkabiyla duruyorum zaten :D Esim geldi yanima "Hadi aliyor muyuz" dedi. Bende diger esini su bayandan alirsak aliriz dedim :P Esim kadina "bu ayakkabi bizim satin almak istedigimiz, esim tekini denedigi icin tekti o kutuda...vs." dedi. Kadin'da "ben vermem" dedi. Onun eside bize fiyat teklif ediyor saka yollu, 5-10 € verecekte ben ayakkabiyi vericem güya, karisi icin bunu yapmasi hosuma gitsede, banane gözlerinin önünde denedim. Bende istemedende olsa mecburi lafa karistim :P "Iyiki ayakkabiyi tek denemisim, gelip bir baskasinin diger esini deneyecegini hic düsünmemistim" dedim. Aynisindan baska var mi saticiya sordular, yoktu.5-10 dakika öyle bekledim, istemeye istemeyede olsa verdi kadin. Esimde bana "botlar degerlendi" diyor :D Kismetimmis, engel olamazlar :P (Bu arada kendileri cok rahatlar)

Resimde birde ucu kravat seklinde bir kolye ve bilezik görüyorsunuz. Small denedigim bilezikleri degilde large olanlari almis olan esim, geri götürdügünde small bulamamis ve suan bu bileziklerim yoklar :( 
Halbuki cok sevmistim onlari...

Not: Yandaki reklam panosundaki bloglari ziyaret etmeyi unutmayin lütfen ;) 
Ikinci bir güzellik ise okuyucu sayim günden güne artiyor, 700'lerde oldugunda bunu bir hediye ile kutlamak istiyorum insallah ;)
13

Online Kitap Alışverişim

Kitap alisverisi hep sorun olmustur benim icin...
Evime yakin kitabevi yok ve olanlarda hani uzak falan demeyip gittim diyelim, aradigi her kitabi bulamiyor insan, öyle cook genis bir icerige sahip degiller. 
(Bu sira Aziziye Kitabevi gözüme carpti iste, ziyaret etmeyi planliyorum bir ara...)

Durum böyle olunca Türkiye'ye gittigim zamanlar mümkün oldugunca almak istediklerimi temin etmeye calisir oldum ama bu defada ucakla götürünce kilo sorunu oluyor...

Bir ara internette Kitap Yurdu Avrupa'nin acildigini gördüm. "Iste kitap almaya yönelik cözüm ayagima geldi" düsüncesiyle ilk kitap siparisimi yaptim. Elime ulasmasi oradaki belirttikleri tarihten birkac gün daha uzun sürdü tek eksisi de buydu sanirim. 10 € kargo ücreti gayet normaldi, cünkü kitaplar agir oluyor.
Kitaplarin yani sira icinde bezden bir Kitap Yurdu cantasi vardi, arada markete giderken aliyorum yanima :P
Birde birkac kitap ayiraci ilave etmislerdi. En güzelide ödemenin PayPal ilede yapilabilmesi oldu benim icin ;)

Alisverisimde bulunan kitaplarin isimlerini yaziyorum:
  • Siyah Süt (Elif Safak)
  • Peygamberimizle Bir Gün (Dr Durak Pusmaz)
  • 99 Ayet 99 Hadis 99 Risale (Süheyla Corakli)
  • Kücük Mucizeler Dükkani (Debbie Macomber)
  • Bebek Bakimi ve Sagligi (Sevda Salihoglu) Dogum yapacak bir arkadasaa hediye gidecek ;)
  • Tali Egitim Seti, 3-6 Yas icin (10 Kitap+Vcd)
  • Bilmezsen Korkarsin Tabi, Terapi Hikayeleri 1 (Pedagog Adem Günes)
  • Cocuklara Ilk Dini Bilgiler - 1, 3-6 Yas (Mürside Uysal)

Avrupa'da olanlara buradan alisverisi tavsiye edebilirim ;) Bu yaziyi reklam falan olsun diye degil benim gibi olanlara yardimci olmasi acisindan yaziyorum. Egerki siteye üye olacaksaniz size mailden üyelik daveti gönderebilirim, bu sebeple bana 20 puan eklemis olursunuz bu da isteginize kalmis ;) 
Isteyen mailini birakabilir bu yaziya ;) 
Bu puanla bir dahaki kitap alisverisimde katki saglamis olursunuz belkide...


Kitap demisken yakinda Viyana'da Kitap Fuari var ondan bahsetmeden olmaz tabiki!
Viyana İslam Federasyonu tarafından 24 Aralık 2011 -01 Ocak 2012 tarihleri arasında düzenlenecek. Program icerik ve ayrintilarini bu sayfada görebilirsiniz. Adres ise, Guglgasse 8, Gasometer (U3).


Not: Yazacak bir sürü yazidan bu konuyu tesadüfen secmedim, Facebook Sayfasi'nda sordum ve bu konu galip geldi, sirada ne yazacagimida yine Facebook'takiler biliyor :P   
Sizde gelin buyrun, kapimiz acik

8

Şimdi pekÂlâ oldu :)

Bazi olaylar kötü baslar ama devaminda iyi gelisir...
Benim Âlâ Dergi'den bir yillik abonelik kazanmam ve sonrasi olusan olayda böyle :)

Sonrasinda durum mademki Âlâ Avrupa kismina ait orayada bir bildireyim diye düsündüm.
Facebook Sayfalarindan yazdim ve bekledigimden cabuk cevap verildi. 
"Durum tam olarak nedir, bize yazin, biz ilgilenmek istiyoruz" dedi Âlâ Avrupa. 
Yazdiktan cok kisa süre sonra bekledigim o cevabi alabildim sonunda :)
Benim aboneligimi üstlendiler magdur kalmamam icin ve vermis oldugum mücaleden dolayi azmimi kutladiklarini belirttiler :P Sonunda bende hakkim olana kavustugum icin mutlu oldum tabiki.
"Yakinda dogumgünüm ondan bu sabirsizligim" demistim bir yazismada, buna karsilik tamda dogümgünüme dergilerin postama gelmis olmasi ise isin en güzel yaniydi :)

Âlâ Dergi'sini internette ilk gördügümde mutlu oldum cünkü böyle bir dergi olmaliydi, bir eksikligi doldurduklarini düsünüyorum bu konuda. Ayrica bu alanda baska acilacak dergilere de öncülük etmis olacaklar... 
Bazilari sacma, gereksiz yahut dinimize aykiri buluyor ama benim görüsüm tesettürlülerde güzel giyinebilir, bunda abes olan ne...
Güzel giyinmek gerek zaten (abartiya kacmadan!). 
Bakalim zamanla Âlâ Dergi ne sekilde gelisecek ve cizgisinden cikmadan ilerlemeye devam edebilecekmi...

Dergilerde hosuma giden kiyafetler gördüm...Keske bu tesettür giyim magazalari fiyatlari daha makul yapsalar diyede söylendim okurken...

Birsey daha söylemeliyimki Âlâ Cocuk ekini kim düsündüyse cok iyi etmis. 
Kizim hemen ilgi gösterdi ve birlikte güzel vakit gecirmemizi sagladi ;)

Tesekkürler Âlâ Avrupa ;)


Not: Devaminda daha detayli görüslerimi yazmayi planliyorum okudukca...

8

Kamera Arkası...

Sizlere bir film setinde bulundugumuzu, hatta kizimin kendine ait ilk parasini kazandigini yazmistim daha önce.
Biraz ayrintilardan bahsedecegimi demistim ve simdi aklima geldi birden, bugünün isini yarina birakmayayim :P

Erkenden kendimizi orada bulduk, denilen saatten bile erken varmistik sanirim...
Ilk olarak daha önce provasi olunmus ne giyinecegi konusu halledildi, gerci benim kiyafeti kadin sonradan icine sinmeyip degistirmek istedi, hic tarzim olmayan bir sekle soktu beni :S Böyle Arap kadinlari misali oldum sanki...
Devaminda acik büfeden kahvalti edildi, arada tek tük durmadan gelen oldu. Orada oturanlarla iki üc laflastik.
Sonra belirli sahneler icin gerekli kisileri cagirip onlarla birkac prova yapip devaminda cektiler...
O ara makyaj yapildi, yalniz bu fondöten püskürten bir yandanda serinleten alete bayildim, o sicakta buz gibi fondöten geliyor cilde:) 
Makyaj sonrasi bekle bekle derken ögle olmadan biraz önce bizi prova cekime cagirdilar asagi kata. Icerisini filme uygun sekilde dösemisler, eski bir ev, bende gelin görmeye giden komsulardan biriydim :P Kizimda yine benim kizimdi :)
Bu sahnenin cekildigi oda cok kücüktü, bir yandan isiklar, bir yandan hava cok sicakti.
Böyle oturdugumuz yerde terliyorduk su gibi :S
Ögle yemegi molasi oldu yine acik büfe seklinde. Oyunculardan ünlü olan kiz, Arka Sokaklar'da mi yoksa böyle bir dizide oynamis birisi, ismini unuttum dizi izlemedigim icin :S Simdi filmin ismini...vs bilgilerinide vermiyorum, zaten 2012 (Sonbahar olmasi lazim) cikinca Gala'ya davet edeceklerini söylemislerdi, o zaman duyurmaya calisirim.
Neyse ben en cok kizim icin stres yapiyordum, ya durmazsa, ya eve gitmek isterse...vs. gibi. Cocuk sonucta bizim gibi sabredemez. Birde ben giderken zannetmistim ögleye falan biter isimiz, meger taaa aksam 21 e dek sürecekmis :S
 Ama kizim korktugumun aksine, ona bir iki laf atana falan yaklasti gitgide, derken bir bakiyorum kameraci abisiyle hasir nesir olmuslar gülüsüyorlar, bir bakiyorum kostümcü ablasinin kucaginda...vs. bu sekil gecirdi cogu vaktini. Onlarda nazladilar, kucakta tasidilar koca kizi ki ben kendim hic yapmam bunu...Ee böyle insanlari bende severim cocuk olsam :D Arada servis yapan bir kiz elinde tepsiyle geliyor atistirmalik birseyler dagitiyor.
Ayni sahne icin kac defa ayni hareketleri yaptik saymadim ama 20 vardir...Vee her sahnede birsey yiyorsak düsünün 20 kez yenildigini :S O nedenle masada olan seylerden mümkün oldugunca az almaya calistik...Kizim bir ara evin cocugu seker dagitiyordu aliyorduk, her sekeri yedigini farkettim :D Aralarda tembih ediyorum kizim simdi verileni yeme tamam mi diyorum...vs. Cocuk sicaktan cok bunaldi tabii, oturdugu yerden kalkmak istedi...vs. Istedigi sekilde dursun dediler sonradan yeterki oralarda dursunda, bir sekilde montaj edecekler besbelli...
Baska karaktere bürünmüs olmak tuhaf bir duygu. Ama rahat...Kisa süreli kendinden uzaklasmak degisiklik belkide :P Oradakilerde cidden iyi insanlardi. Tüm gün ayni masalarda yedik ictik ve günün bitimi sanki orada bir gün degilde bir ay gecirmisim gibi hissettim kendimi, insanlari cok taniyorum gibi oldum...
O günki sicak ve bunaltici kücük oda beni en zorlayan kisimdi...Yoksa gerisi güzeldi. Bir sonraki gün tekrar cagirsalar artik halim kalmamis gibi hissettim kendimi...
Neyseki o gün bitirmisler bizim oldugumuz sahneyi ondan uzun sürmüs.
Aksama cikarken paralarimizi aldik, kizimla sakir sakir yagan yagmurda metroya dogru kosturduk :)
Ben eve girer girmez agri kesici ictim...Sanirim kücük odanin basik baygin sicak havasindan gelmisti o feci bas agrisi...
Kizim hala canliydi evde bile...Ve mutluydu herkesten ilgi görmüs olmaktan :) 
"Yarin yine gidelim anne" bile dedi. 
Annesi o an bir an önce yataga girip sadece uyumak istiyor ve bas agrisindan kurtulmak istiyordu :P

Ben simdi film birsey izlerken degerini daha iyi biliyorum :P Bayagi emek harciyorlarmis, isin icinde olmayinca bilmek cok zormus. Figuran olarakta olsa o ortamda bir gün gecirmis olmak benim icin güzeldi.
 Ben seviyorum merak ettigim seylerden deneyim kazanmayi : ) Bu da o listeye dahil olmus oldu ;)

Sevgiler

18

Hiç Âlâ Olmadi Bu...



Aslinda bu yazimda sizlerle bir sevincimi paylasacaktim...
Ama ben henüz sevinemeden, sevinci kursaginda kalma olayini yasamis oldum.
Simdi neler oldugunu yaziyorum:

Facebook'tan ve devaminda sayfasindan yarismasina katildigim Ala Dergi hakkinda olacak bu yazim.
Daha önce dergiyi birkac blogta okumus ve daha da merak etmistim. Yarismayida görünce belki bir abonelik kazanirimda tanismis olurum bende dergiyle diye heveslendim.
Esim yarismaya katildigim zamanlar saat gece 12 'yi beklerkenleri "Bir kazansanda ben de kurtulsam"derdi benim o heyecanli bekleyisimi görünce...
Birgece, iki gece...vs derken birgün bir baktim benim kazandigim aciklandi. O an acayip mutlu oldum. Bir süre zipzip zipladim evde "bak iste sonunda kazandim" dedim esime. Hemde dogumgünüm olacak yakinda, ilk dergi o siralar gelir bana diye hayal ettim. 
Bir an önce iletisim bilgilerimi gönderdim yarisma kurallarinda belirtildigi gibi.
Mailimden sonra aldigim cevap pek bir sarsti beni "Yurtdisina abonelikleri yokmus". 
"Ala Dergi artik tüm Avrupa'da" diye bangir bangir Face'de duyruluyordu nasil olur dedim!
Benim bunu haksizlik olarak gördügümü bildirmem sonucu gerekli yetkililere tekrar sorulup bana dönülecegi söylendi mailde ve hala dönülmedi...
Facebook sayfalarinda ise tamamen bunun imkansiz oldugu Avrupa kismina ait Ala ile nerdeyse alakalarinin olmadigini söylemek ister gibi birseyler yazdilar bana.
Benim kafam algilayamiyordu belki bunu. Ala Dergi'nin Avrupa koluda olsa o da Ala sonucta. Ben yarismayi Türkiye Ala'dan kazandigim icin reddedilmis olmam sacma, benim aboneligimi Ala Avrupa'ya aktarabilirlerdi!
Ya da hadi diyelim dedikleri gibi olsun. Ben bu yarismaya katilirken kurallari okumayip katilmadim elbetteki, tüm kurallara uygundu katilimim. Hicbir maddede yazmiyordu bu Türkiye'de yasayanlar icin diye!!!
Neden belirtilmedi o halde!!!...
Ben sayfalarina üye olmusum, sonra yorumumu begenmis secmisler (kendileri!) ismimi duyurmuslar o günün kazanani diye, sonucu tam bir fiyasko!

Bu büyük bir haksizlik oldugu icin ben bunu buradan da yazma geregi duydum. 
Belki olurda o (hala devam eden) yarismalarina yurtdisindan biri katilirsa benim gibi hayal kirikligi yasamasin!!!
(Az önce baktim yine yarisma kurallarina bu olay üzerine degisiklik yapilmis mi diye, Türkiye disi katilim mümkün degildir diye ilave etmisler...
Ben katilirken yoktu o madde, ne olacak benim hakkim!!!
Ee malum bu durumdan sonra ekleme yapacaklari ihtimalini düsündügüm icin kurallarin resmini almistim benim katildigim zamanki sekliyle!)



Ala Dergi hakkinda bir süredir yazmak istiyordum ama bu sekil degil...

11

Aşk ❤ Love ❤ Liebe


Hayatimda ilk defa belki bu kadar kisa sürede bir kitabi bitirdim...
Bazen incecik kitaplari bile bu kadar sürede bitirememistim..
Bu kitap insani alip götürüyor.
Ilk sayfasinda daha "woow" dedim Ella'nin hayatina verecegi cizgiyi okuyunca...Yani öyle bir ortamdan cikip hayatini degistirmek hep zor gelir insana, büyük cesaret isidir. Ilk baslarda bir Konya'da bir baska yerde olusu kafa karistirdi taa kii hepsini bir bütün icine alana dek.
Kitapta hem ilerlemek hem de hic bitmesin istedim...Bitince baska kitap okuyamam gibi geldi. Ya bir sonraki kitap bana bu tadi vermezse...Cünkü cok sevmistim.

Diyelim ki ben hayatimda hic yemedigim tür bir yemek yedim ve önceki yediklerimin buna kiyasla tatsiz oldugunu anladim, öyle birsey...Ve simdi cnm artik buna benzer yemekler cekiyor :P 

Yine Elif Safak okuyacagim sanirim. Umarim diger kitaplarida böyle güzel hisler birakir. 

Elif Safak tarzi yazan baska yazar öneriside alabilirim sizlerden?

6

Pink Hijab Day


Arkadaslar gözden kacirdigim bir özel gün varmis, bunu da bu yil son dakikada ögrenmis oldum, 
"Pembe Başörtüsü Günü".
Her sene Ekim ayının son çarşambası dünyada "Pembe Başörtüsü Günü (Global Pink Hijab Day)" ymüs. 
Göğüs kanseri bilinçlendirme ve araştırma çalışmalarını desteklemek üzere üç Müslüman Kadin bu hareketi baslatmislar. Zaten Ekim ayi  Dünyaca Gögüs Kanseri Bilinclendirme ayi ve bildigimiz sembolü pembe kurdeledir. Bu da sanirim özellikle müslüman bayanlar icin dikkat cekici bir sekli olmus! Ben fikri begendim ;) 
Isminden de anlasildigi gibi o gün bayanlar pembe tonlarinda basörtü takiniyorlar. 
Ben bu günü ögrenince artik gün bitmek üzereydi ve ben zaten o gün disari cikmamistim.
(Yazmak icin gec oldu ama bir dahaki seneye artik bilmeyenlere duyurmak icin yaziyorum.)
(Birde birsey farkettimki benim tek pembe yahut pembesi cok olan bir esarbim yokmus...)

Kadinlarda önemli olan ve cok rastlanan gögüs kanserine önlem amacli daha bilincli olmak gerek, özellikle kontrolleri belirli bir yastan sonra düzenli yapip ihmal etmemeliyiz. Bir kitle yahut buna benzer anormallik sezdigimizde hemen doktora gitmeliyiz! Erken teshiste muhakkak fayda vardir. 

Rabbim bizleri bu tip hastaliklardan korusun insallah!

Peki sizler Pembe Başörtüsü Gününü biliyor muydunuz?

0

YaS


Üzgünüm...
Bir oglum yok belki askere gidecek olan ama yinede ben bir anneyim ve 26 sehidimizin annelerinin acisini hayal bile edemiyorum...
Vatanima hasret gurbette yasayan biri olarak hele hüznüm daha büyük. 
Istiyorumki uzaktanda olsa Vatanimin hep iyi haberlerini alayim...

Blogcular pazartesiye kadar YAS ilan edip yayin yapmayacak.
Bende dahil.


Asagidaki yazinin devamini bekleyenler kusuruma bakmasinlar lütfen.
Pazartesi burada bulusmak dilegiyle.

13

Izlesek mi Izlemesek mi...

Televizyonun hic acilmadigi bir yasam desem tuhaf gelir mi size?
Televizyonsuz insan nasil durur günlerce diye düsünmeye baslar misiniz?
Ilk baslarda belki insana zor birakilacak bir aliskanlikmis gibi gelebilir, her aliskanlikta oldugu gibi. Ama bir gün, iki gün....derken bakmissiniz bir ay, iki-üc ve hatta dört ay olmus.

Evet biz televizyon hic izlemiyoruz yaklasik 4 aydir.
Arada "yarisma birsey olsa baksam" diye icimden gecirdigim olmuyor degil...
Genel olarak öyle önemli bir eksiklik hissetmedim hic!
Kizim icinde ilk üc-dört gün zordu, cünkü düzenli izledigi birkac cizgi filmi vardi. Ama sonra o bile unuttu gitti.
Onun yerine evdeki oyuncaklarla daha cok vakit gecirmeye basladi.
Daha cok bizimle iletisim kurmaya calisti.
Esim isten geldiginde, oturup sohbet edebiliyoruz. Belki televizyon baksaydik, ondaki programa dalip giderdik iki  cift laf edemeden... Bir güzel yazi okuduysam gün icinde onunla paylasiyorum. Bir konu hakkinda fikir alisverisi yapiyoruz. Önümüzdeki günleri degerlendiriyoruz neler yapilacak...vs.

Tabiki hergece ayni degil, bazende o Playstation oynarken ben bilgisayarimda oluyorum. 
Kizima  da arada (özellikle haftasonlari bu) cizgi film DVD'si bakmasina izin veriyoruz.

Birde misafir gelince hic sevmezdim zaten Tv acik olmasini, biz bir yere gittigimizde de ev sahibi arkadaslar Tv bakarsa, "tv izlemeye gelmedik size" deriz hatta :D

Aslinda biz bu karari öyle oturup almadikta, kendiliginden gelisti gibi...
Belki ileride degisir mi bilmiyorum ama simdiki gidisat bu sekil :)

Siz günde kac saatinizi Tv'ye harcarsiniz?
Hic bakmasamda o vaktimi baska seylerle gecirsem diye düsündügünüz oldu mu?

Bu konu sevgili Nohutodabaklasofra'nin blogundaki yaziyi okuyunca aklima geldi. Artik günümüzde herseyde izlenmiyorki, özellikle evde cocuk varsa...

Az televizyon izlemeli bir haftasonu dileyeyim o halde tüm blog okurlarima :)

Not: Suan bilmiyorum nerden aklima geldi, merak ettim, blogumu düzenli takip edip hic yorum yazmamis birisi var mi icinizde? Hep böyle gizemlilikler ilgi ceker ondan belkide :P

4

Steve Jobs 1955 - 2011


Dünyanin en zengini ol, neye yarar?
Iste bir örnek daha göcüp gitti...
Koskoca Apple servetini önüne serse yine yetmiyor. Bir yerden bir sebep veriyor Allah vademiz dolunca.
Steve Jobs'un ki ise kanserdi.
Kendisinin Stanford Mezuniyet Konusmasi'ni dinlediniz mi, Face'e ekledim bir izleyin ve kendinizede bircok dersler biceceksiniz eminim!..

Hani bir sözden cok etkilenmisya "Hergününü son gününmüs gibi yasa, birgün hakli cikarsin..." 
Bu laf hangimizi etkilemiyorki...
Öyle yasasak nasil olur, bir hayal edelim:
Hic kalp kirar miyiz, nasilsa son günümüz diye...
Sevdiklerimize daha bir simsiki baglanmazmiyiz...
Allah'a kulluk görevimizi daha bir samimi yapmaz miyiz...
Vaktimizi faydali gördügümüz seylerle gecirmez miyiz...
Ve daha neler neler...
Hayatimizi bu bakis acisiyla yasasak cok seyin degisecegi kesin!
Düsünün son gününüz diyorum? Nasil degismesin ki!

Steve Jobs'a Allah'tan rahmet diliyorum.
Rabbim bizlere hayirli bir ölüm nasip etsin.

6

Best Laptop Bags for Woman


Simdi bu resimdeki Laptop cantalarini hangi bayan begenmez?
Ben hepsinide begenebilirim mesela :)

Birkac yil önce böyle cok cesit yokken, bir koyu gri canta almistim onu kullaniyorum hala. Aslinda o da bu sira evde duruyor okul bittiginden beri. 
Biryerlere giderken Laptop götürmeyi pek sevmem (mecbur olmadikca) ama dün nedense canim cok istedi kayinvalideme giderken yanima aldim bilgisayarimi ( kayinvalidemde ne yapacaksam onunla :D ). Amac degisiklik olsun...

Keske bilgisayar alan bir bayana, yanina bedava bir katalogdan secebilecegi bu cantalardan verseler ne iyi olurdu :)

Benim favorilerim 1(koko$), 4(stylish), 6(Hello Kitty), 8(spor) :P

Siz en cok hangisini begendiniz?
8

Tevekkülün Gücü

Uzun bir yazi ama kesinlikle okudugunuza degecek ;)
******************
Kendimizi güçlendirmenin bir diğer yolu tevekkül etmektir. Dilimizde bu kelimeye anlamı eş başka bir tek kelime bulamıyoruz.
Tevekkül etmek sınırsız bir güce dayanmaktır. Tevekkülsüzlük gösterdiğimizde ezici stresler altında bunalır; önce ruhsal, ardından fiziksel sağlığımızı tahrip ederiz. Çelik bile olsanız ağır yükler altında ezilirsiniz. Ruh gibi latif, vücut gibi hassas bedeniniz üzerlerine zorla koyduğunuz dünyaları nasıl taşıyacak sanıyorsunuz?
İnsanların çoğu tüm güçlerini üçe bölerler. Güçlerinin bir kısmı geçmişten kaynaklanan acılara, geçmiş ıstıraplara odaklanır. Dikkatinizi geçmişteki olumsuzluklara ne kadar odaklandırırsanız o kadar güç kaybedersiniz.

Düştüğümüz ikinci hata sürekli geleceğe odaklanmaktır. Geçmiş ölmüş, gelecek ise daha doğmamıştır. Sadece şimdiyi yaşarsınız. Yaptığınız her şey şimdi zaman diliminde yapılmıştır. Geleceğe odaklandığınızda tahmin ettiğiniz sorunlar sizde endişe duygusunun doğmasına yol açar. Endişe tüm gücünüzü yok eder, cesaretinizi kırar, çalışma azminizi öldürür. Bizim aradığımız güç değil mi? Gücümüz var bizim. Şimdiki gücümüzü doğmamış geleceğe göndererek niçin kullanılamaz hale getiriyoruz? Geleceğe gönderdiğiniz gücü geleceğe gittiğinizde kullanacağınızı sanmayın. Güç şimdiki zamana kablolarla taşınan elektrik gibidir. Onu depolayamazsınız. Gönderdiğiniz geleceğin toprağında yağmur suyu gibi yok olur gider.
Karamsarlık geçmişten, endişe gelecekten gelir. Şimdiyi düşünün. Geleceğe ise tevekkülle bakın. Tevekkül sayesinde sadece gücünüzün azalmasına engel olmazsınız, aynı zamanda gelecekten güç alırsınız.
Şu anda sahip olduğumuz güç geçmişten gelen tecrübelerden ve gelecekten gelen ümitlerden oluşmuştur. Şu andan geçmişe ve geleceğe uzanan elektrik kabloları vardır. Elektrik akışının yönünü belirleyen biziz. Geçmişinizdeki olaylardan aldığınız dersleri kullanırsanız, başarılarınızdan dolayı kendinizi tebrik ederseniz, geçmiş size güç verecektir. Geleceğinizden endişe duyarsanız tüm gücünüz alıp götürür. Ama geleceğe ümit, güven ve tevekkülle baktığınızda oradan size güven ve cesaret gönderecektir.
Tevekkülsüz insan başına gelenlerin tüm sorumluluğunu kendinde gören insandır. “Kul fiilinin yaratıcısıdır.” Gibi bir Mu’tezile anlayışına sahip olan, “yaptıklarının yaratıcısı olduğunu” sanan insan tevekkül edemez.
Yaşadığımız şu endişelere bakın: Ya üniversite sınavını kazanamazsam. Ya sınıfımı geçemezsem. Ya beni sevmezse! Ya işimden kovulursam. Ya iş bulamazsam. Ya fakir olursam. Ya hasta olursam. Ya ölürsem. Eğer kötü olaylar olacaksa endişe ederek onları yok edemezsiniz. Tam tersine endişe ettiğinizde bunların olmasını on kat hızlandırırsınız. Bununla da kalmaz, bir defa ölecekseniz bin defa ölmüş gibi acı çekersiniz. Bir defa sınavı kaybedecekseniz, bin defa kaybetmişçesine üzülürsünüz. En gülünç olanı da şudur: Başımıza gelen felaketlerin çoğunun tek nedeni bizim endişelerimizdir. Düşündüklerinizi kendinize çektiğinizi bilmiyor musunuz?

Aklına geleni söyleyen bir çocuğun annesinin endişelerinin, annenin başına neler getirdiğini anlatan bir hikaye okudum. Kocaman burnu olan bir komşuları eve misafir geldiğinde, anneyi bir korku salar. Ya çocuk komşusunun burnu için kırıcı bir söz söylerse. Çocuğun uykusu gelinceye kadar anne bu endişeyi taşır.
Çocuk ağzını açtığında komşusunun burnu için bir söz söyleyebileceği endişesiyle annenin yüreği ağzına gelir, hemen çocuğun konuşmasını keser. Sonunda uykusu gelir çocuğun. Büyük bir kurtuluş içinde anne çocuğunu odasına götürür, uyutur. Salonda oturan komşusuna geri döner ve ona bir ikramda bulunmak ister.
Bu rahatlık içinde, dakikalarca düşündüğünün etkisinde kalan anne “Burnunuza ne alırdınız?” der.
Bir gün boşanabileceğinden endişe eden bir kadın sonunda boşandı.
Üniversite sınavını kazanamamak endişesiyle uykuları kaçan çok çalışkan arkadaşım Mahir bu sınavı kaybetti.
Endişenizi büyüttükçe en kötü şartları kendinize çekersiniz.
Yaratıcı hiç kimseye kaldıramayacağı yükün yüklenmeyeceğini söyler.
Neden endişe ediyorsunuz. Peygamber(asm) der ki “Her kim dilencilik yaparsa Allah ona fakirlikten bir yol açar.”

Tevekkülsüzlüğün ulaşabileceği korkunç boyutları gösterebilecek şu örneğe bakın. Bir dönem Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpacağı endişesi tüm dünyayı sarmıştı. Cehennemden endişe etmeyen insanların cehenneme göre mum ateşi kadar bile dehşeti olmayan bir taş yığınından nasıl korktuğunu görüyor musunuz? Amerika’da her gün gazete manşetlerinde bu konu yer alıyordu. İnsanların pek çoğu apartmanların bodrumunda yaşamaya başladılar. Korkularından intihar edenler bile oldu. Korktukları en büyük acı ölümse niçin kendi elleriyle ölüyorlar?
Ay yüzeyine çarpan meteorlar derin kraterler oluşturmuştur. Güneşten gelen parçacıklar Ay yüzeyini sürekli mikroskobik bombardıman altında tutarlar. Ama dünya bilinçli şekilde korunuyor. Ay’a yönelen milyonlarca saldırının bir kaçı bile dünyaya yapılmamıştır. Milyonlarca yıldır güvenle korunan dünyanın bir tesadüfe kurban gideceğini mi sanıyoruz? Üzerimizdeki ilahi koruma kalkarsa zaten hiçbir endişe bizi kurtaramaz. Bir gün dünya yok olacaksa, endişe ederek bunu değiştirebilecek miyiz?
Tevekkül edenle etmeyen arasındaki fark şu iki örneğe benzer: Bir adam güçlü bir kaptanın yönettiği gemiye yükleriyle birlikte biner. Yükünü yere koyar, üzerine oturur, yolculuğuna güven içinde devam eder. Diğer adam yükünün çalınacağından korkar. Kaptanın adaletine, koruyuculuğuna güvenmez. Tedbir almak için yükünü sırtında taşır. Yolculuk uzadıkça sırtındaki yük, gücünü iyice zayıflatır. Tüm gücünü kaybeder. Değil yükünü korumak, kendisini bile ayakta tutamaz. Dahası bu davranışı kaptanın gücünü hiçe aldığı anlamında yorumlanır, cezalandırılır.
Tevekkülünüz varsa, üzerinize düşeni yaparsınız; gücünüzün dışında kalan hakkında kaderin adaletine ve hükmüne güvenirsiniz. Ümitle dolu olursunuz. İstediğinizi elde etme zamanınız gelmemişse en azından acı çekmekten kurtulacaksınız. Kanal D’de yayınlanan Pazar Magazin programında bu satırların kaleme alındığı 24.1.1999 günü şarkıcı Fedon’un “Yüksekte durmuyorum.
Acaba kendimi aşağı mı atarım diye” dediğini duydum. Endişe budur.

Köyümün mısır tarlalarında çalışırken bahar mevsiminde bir akrabamla karşılaştım. Mısırların sapları büyümüş, ama haftalardır yağmur yağmadığı için koçanlar yetişememişti. Sulama çabaları da işe yaramıyordu, çünkü ırmaklardan akan sular da kesilmişti. Komşum göklere, dağlara baktı. Öfkelendi, küfürler savurdu, tarlaya saldırdı. Korku içindeki bakışlarım altında mısırları kesti, kırdı, tarlayı tahrip etti. “Bir şey yetişmeyecekse ne diye uğraşıyorum” dedi.
Bir hafta sonra yağmurlar başladı. Ölmek üzere olan mısırlar yeniden dirildi; ama tahrip edilen tarlada koçan verebilecek sadece birkaç mısır kalmıştı. Bu adam diğerleri gibi tevekkül etseydi felaketi böylece on kat artacak mıydı?

Not: Bir okul arkadasim bu yaziyi mailime kondurdu, cok begendim ve sizlerle paylasmadan edemedim.
6

CiCi Baslikli Kiz :P

Kadinin biri bisiklet sürmesini sevmezmis, kocasi ona kendi annesinden kalma hatira olan bisikleti alip gelir. Amaci kadini biraz spora tesvik etmek ve biraz toplu halinden birkac gram azalttirmakmis aslinda...
Derken kadin nadiren binmis gibi gözükmüs isteksiz oldugundan. Vee hamile olmus, derken ardarda 3 cocuk.
Bu cocuklari büyüt et, sonra gelsin ikiz cocuklar :S Vee bu ikiz cocuklarida büyüt derken kadinin yasi gelmis 40-50 lere.

Birgün cocuklar "anne bu eski bisiklet ne, tiklim tiklim zaten yer yok bunu atalim" demisler. Anneleri "atmayalim bari birisi faydalansin, hemde minikte olsa satar harclik yaparim cebime" demis ve bir internet sitesine ilan birakmis.
Bu ilani o siralar didik didik bisiklet arayan cici bir kiz görmüs :P Hemen irtibat kurmus kadinla. Kadinda baslikli kizlari sevmezmis, cicili baslikli kizi görünce basligindan dolayi bir kurus bile asagi inmemis o eski püskü bisikleti...
Ama cici baslikli kiz kararli almaya, gözü birsey görmüyor :D

Alip eve getirmisler.
Evde daha yakindan inceledikletinde bakmislar " aboow toz artik demirlere islemis, yapismis kalin tabaka halinde". Cici baslikli kiz kollari sivayip balkonunda iyice bir silmis ici rahat edinceye dek. Sildikce o kötü bisiklet gözüne daha bir güzel gözükmüs. Vintage bir bisiklet hem, ortasindan ikiye bölünüp kapaniyorda. Biraz para olunca fazladan "Pimp My Cycle" isine el atarim diyede düsünüyormus zaten. Hem önceden iki kez yepyeni magazasindan gicir gicir bisiklet almista ne olmus, ikiside sokakta kiliti kirilip calinmis. Bunu en azindan her yere koyabilirmis pratik olarak.

Herneyse benim arabayi tanistirayim :D Üzerinde Auto-Mini yaziyor zaten, Avusturya imalati, 20 ". Sanirim 70'li yillarda kullanilan bir modelmis.

(Esimin vardi, kizimda dogumgününe hediye aldi bizden iki tekerlekli, bende simdi eksik kalmamis oldum ve ailece bisiklet turu yapmanin tadini cikarmak icin sabirsizlaniyorum bile :) )

Not: Kadinin bisiklet sevmedigi, cocuklari...vs. öncesini hayal edip uydurdum :D Bisikletin gecmisini tahmin etmek istedim :P
6

Tesekkür ederim Allah'im

Şükür....

Ne zaman kaybettik seni biz?..Ve ne zaman bu kadar sitemkar, bu kadar hoşnutsuz olduk..
Yediğimizin içtiğimizin, gördüğümüzün, gezdiğimizin, işittiğimizin, hissettiğimizin, tattığımızın, tuttuğumuzun, en mühimi, aklımızın ve sağlığımızın, şükrünü ne zaman kaybettik biz?..

Biz şükrü kaybettik, stresle sardık bedenimizi..
Sinir sistemine yüklendik farkında olmadan..
ve ince ince ağlarla tüm vücudu kaplayan sinirler, organları ve hatta zihinleri hasta etti, geri dönüşümsüz hasarlar verdi..
Cilt ile sinir sistemi aynı kökenden yaratılmıştı, ciltten çıktı hastalıkların kimileri..
Evet, sinirdi, stresti, mutsuzluktu, hoşnutsuzluktu, karamsarlıktı, tatminsizlikti
ve şükürsüzlüktü hep şikayetlerimiz..

Dilimizden eksik etmediğimiz..
Ne ki, şikayetin ucu nereye gidiyordu, bilmediğimiz..
Şükrü bulsak yeniden, gelir mi mutluluğumuz, huzurumuz, kanaatkarlığımız, ruh ve beden sağlığımız??..

Neydi isteyip de alamadıklarımız??
Daha iyi bir ev mi, araba mı, giysiler mi, yiyecekler mi, turlar geziler mi?..
Başarı mı, övgü mü, itibar mı, kibir mi?..
Uğruna mesailerimizi, emeklerimizi, zihnimizi harcadıklarımız?..
Neydi sahi "aradığımız"..
Aradığımız, aslında kaybettiğimiz "şükrümüz"dü..
Başka hiçbir şeyle dolmazdı içimizdeki boşluk ve hoşnutsuzluk..
Ama şükür yoktu ortalıkta,
ve içlerimiz bomboştu..

Hayatlarımız, bir ucundan delinmiş çuvaldaki tanelerin boşalması gibi boşalıyordu..Boş bir çuvala dönüyordu..
Püff dese rüzgar; düşecek, yıkılacak bir çuval..
İman zedeleniyordu, hayat boşa sarf olunuyordu..
Her yerde bir kayıp esintisi, esip duruyordu...

Ama yaşlı bir teyze buldu onu..
Ekmek bulamadığı günlerde, onunla doydu..
Ölmekten değil, ölmemekten korktu..
Açlığa ve hastalığa sabretti..
İşte, tüm mesailerini dünyalık emeller, hırs ve ihtiyaçlar için sarf etmemişti,
çuvalında bir tanecik buğday yoktu belki..
Ama hepimizden büyük bir serveti vardı..

Şükür..
O şükür dedikçe ışıldadı gözleri...
O şükür dedikçe utandım gözlerimden..

Şükür.. dedim..
Neredeydi?..


Not: Bu yazi bana gelen bir maildi.
4

Oh mis hava

Ilkbahar gelince insan daha bir özenli giyinmek istiyor. Daha cicili bicili...
Günesin yaydigi isigin etkisi olsa gerek, birde üstüne uyanmakta olan doga eklenince :)
Bu siralar acik gri bir mevsimlik uzun ceketimi (ya da kabanimi mi desem iste öyle birsey:P) giyiyorum. Kisliklari yikadim, kaldirilmayi bekliyorlar, bizim buralarin havasi sürpriz yapabilir o nedenle bir 15 gün beklemek gerek.
Sabah soluk cicek desenli beyaz kot pantalonu giyindim uzun turkuaz bir gömlekle, basörtümde sevgili Ilkay'dan aldigim beyaz tabanli renkli yapraklari olandi.
Gri kabanida takinca üstüne, birde boynuma beyaz sal...Yani cok acik renkli durdu tüm kombin, kendimi beyazlar icinde bulmus gibi hissettim :D
Sabah önüme ilk gelenleri giydigimden, uzun düsünmeye vakit yok öyle. Ya aksamdan hazirlayip rahat ediyorum yahut acele böyle griler beyazlar...
Metroda baktimda herkes siyahli koyu renkli, ben böyle pat diye ortadayim sanki :D
O an farkina vardim hatta bu durumumu. Sonra bu durumu önemsemedim, ilkbahar geldi yahu diye gecirdim icimden :)

Cicekler acsin, böcekler ötsün... :)
9

Das türkische Alphabet


Das türkische Alphabet hat 29 Buchstaben :

Aa, Bb, Cc, Çç, Dd, Ee, Ff, Gg, Ğğ, Hh, Iı, İi, Jj, Kk, Ll, Mm, Nn, Oo, Öö, Pp, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Üü, Vv, Yy, Zz

Aussprache:


c: wie in in Dschungel "Dsch"

ç: wie in Tschechische Rep. "Tsch"

e: wie in hätte "ä"

ğ: weiches g , etwa wie das Dehnungs "h"

ı: ungerundeter geschlossenen Hinterzungenvokal, auch: ungerundetes u

j: wie in Journal "J"

s: massig, wie in Haus "-s"

ş: wie Schule "Sch"

v: wie in Wasser "W"

y: wie in Jacke "J" oder jodeln

z: starkes s, wie in Sage


Die anderen Buchstaben werden fast wie im Deutschen ausgesprochen.

Not: Bu ne simdi diyorsaniz eger, okuldan birkac arkadas türkceye merak duydugunu ve bloguma arada bu konuda da yazsam iyi olacagini dediler bende alfabeden basladim biraz arastirip biraraya getirerek. Yanlis buldugunuz herseyde uyarilara ve yardima acigimdir, almancasi tam olmayan biri olaraktan :P

PS: Was das sein soll, ein paar SchuleKollegen interessieren sich für Türkisch und haben mir vorgeschlagen dass ich ab und zu auf mein Blogseite auch zufüge. Ich wollte als erstes von dem Alphabet beginnen zu schreiben. Für fragen und Fehlern bin ich bereit, auch wenn ich nicht ganz übersetzen kann :P ( Damit will ich auch mein Deutschkenntnisse verbessern )
16

Günümün Bereketi

Dersten ciktim bankaya ugramam gerekti kizimi almadan önce.
Tam isimi bitirdim cikiyordum bankadan ki, bir bayan önüme dogru cikti ve
"Kizim bana bi yardim et nolur" dedi. Beni o an bir sevinc aldi, birisi benden yardim istiyordu ve ben böyle bir imkani herzaman bulamiyorum...
Kadini kenara cektim ve detayli sordum ne lazim diye. Kirasini yatirmaya gelmis hemen elindeki faturasini uzatti, nasil yatiracagini bilmiyormus, okuma-yazmasi yokmus :/ Ben banka veznesine degilde orada faturayi havale edebilecegi bir makina var pratik onu gösterdim.
Kadinin oglu denemis olmamis geri götürmüs annesine faturayi. Ben denedim normal herzamanki gibi ve olmadi cünkü faturanin yazilarini okuyamiyor makina, kirayi gönderen yerin sucu yazilari satirlardan tasirarak kaydirilmis yazarak göndermisler...
Bende bos bir fatura kagidi aldim, kadinin faturasini ona yazdim aynisini.
Sonra yaninda duran 10 yaslarindaki kizina dedim
"Gel bakalim, simdi ben sana diyecegim ve sen yapacaksin, böylelikle ögrenmis olursun baska zamanda sen annene yardimci olursun fatura yatirmaya" Kiz cok sakin - sessiz bir cocuktu :)

Anneside bir yandan övdü kizini "cok akillidir ablasi sen göster o anlar" dedi.
Bu cok hosuma gitti, annenin kizini övmesi :) Cok güzel dedigim gibi yapti kiz ve hallettik fatura isini. Ama kadin bu islemler olurken dua etti durdu bana bir yandan...

Kadin dua ederken ben bakamiyordum utaniyordum cünkü yaptigim is cok basit ve kisa süren bir islemdi sonucta. Kadin "seni Allah gönderdi" deyip arkamdan dualara devam etti...

Bense öyle mutluluk duydumki icimden, tarif edemem...Ve Allah'a tesekkür ettim bana bir insana yardim etme imkani sundugu icin...
Devaminda ise ins. bircok yardim etme firsatlariyla karsilasirim diye dua ettim.

Bunu paylasmak istedim cünkü basit gibi gözüken seylerden büyük mutluluklar dogabiliyor insanin yüregine...Ve bir insan ummadik yerden bir sürü dua alabiliyor.

Ne kadar güzel degil mi ?
Back to Top